Trafik Kazaları Sonrası Talep Edilen Araç Değer Kaybı, Hasar Tazminatı ve Araçtan Yoksun Kalma Tazminatı
- Ömer Faruk Avcı
- 31 Tem
- 7 dakikada okunur
Trafik kazalarının hukuki sonuçları arasında; araçta meydana gelen fiziki hasarın giderilmesi, aracın kaza öncesi kıymetine göre eksilen değerinin tazmini ve araçtan mahrum kalınan süre boyunca doğan zararlarının karşılanması hususları yer almaktadır. Bu makalede, sırasıyla “araç değer kaybı”, “hasar tazminatı” ve “araçtan yoksun kalma tazminatı” kavramları ele alınacaktır.
Araç Değer Kaybı
Araç değer kaybı, bir kazada hasar gören aracın eski kıymetine kıyasla piyasa değerinin eksilmesi sonucunda ortaya çıkan maddi zararı ifade eder. Bu zarar, tamir sonrası bile aracın “ikinci el” piyasa değerinin düşük olmasından kaynaklanır. Değer kaybı, kaza ile illiyet bağı bulunduğu sürece kusursuz sorumluluk kapsamında tazmin edilir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/5661 Sayılı Kararında araç değer kaybı şu şekilde ifade edilmiştir:
‘Kaza yapan ve onarılan bir aracın değerindeki düşüşe “araç değer kaybı” denilmektedir. Yargıtay, araç değer kaybını şu şekilde tanımlamaktadır; değer kaybı zararı, aracın olay tarihindeki hasar değeriyle hasarı giderildikten sonra (tamir edilmiş hali ile) edeceği değer arasındaki farktan ibarettir’.
Yargıtay'ın yerleşik, istikrarlı içtihatlarına göre; Motorlu aracın kaza öncesindeki hasarsız piyasa rayiç değeri ile onarım sonrası piyasa rayiç değeri arasındaki farkın değer kaybı olarak belirtildiği bilinmektedir (Anaral, 2016).
Araç değer kaybı tazminatının ödenmesi için üç temel şart vardır:
Değer kaybı için başvuruda bulunan kişinin ilgili kazada %100 kusurlu olmaması gerekir.
Başvurucunun aracının pert olmaması gerekir.
Kaza sebebiyle işlem gören parçalar daha önceden işlem görmemiş olmaması gerekir.
Yargıtay’ın araç değer kaybı konusunda birçok kararı mevcuttur. Bu kapsamda Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2002/130 Ε. 2002/4512 Κ. sayılı ilamında;
“Tamamen onarılmış olsa bile kazaya uğrayan araba, tahribatın izlerini taşıyacağından, onarıldıktan sonra mübadele (rayiç) değerinin olaydan önceki mübadele değerinden az olacağının kabulü gerekir. Aracın onarılmış durumdaki değeri, ne kadar iyi onarılmış olursa olsun kural olarak aynı nitelikteki hiç hasara uğramayan araç değerinden düşüktür ve bu da cari değerinden kaybettirmektedir.” şeklinde hüküm kurularak araç onarılsa bile hiç hasara uğramamış haline nazaran değer kaybına uğramış olacağı belirtilmiştir.
Araç değer kaybı kazaya karışan diğer aracın sürücüsünden veya sahibinden talep edilebileceği gibi kazaya karışan diğer aracın trafik sigortasından da talep edilebilir. Sigorta şirketinin sorumluluğu trafik sigortası poliçesindeki limit ile sınırlıdır.
Araç değer kaybının tahsili, çeşitli hukuki yollarla mümkündür. Bu kapsamda hak sahipleri; doğrudan icra takibi başlatabilir, Asliye Ticaret Mahkemesi’nde dava açabilir ya da Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruda bulunabilir. Uygulamada ise sürecin daha hızlı ilerlemesi nedeniyle genellikle tahkim komisyonuna başvuru yöntemi tercih edilmektedir.
Sigorta Tahkim Komisyonu, kendisine yapılan başvuruları azami dört ay içerisinde sonuçlandırmakla yükümlüdür. Başvuru işlemleri bireysel olarak yapılabileceği gibi, bir avukat aracılığıyla da gerçekleştirilebilir. Ancak tahkim süreci, yargı sistemine özgü belirli prosedürlerden farklı usullere tabi olduğundan, bu alanda yetkin bir avukattan destek alınması faydalı olacaktır.
Komisyonun verdiği kararlar, mahkeme kararı ile aynı hukukî sonucu doğurur ve bu kararlara dayanılarak doğrudan ilamlı icra takibi yapılabilir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 12. fıkrası uyarınca, Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından verilen ve uyuşmazlık miktarı 5.000 TL’ye kadar olan kararlar kesin hüküm niteliğindedir ve bu kararlara karşı herhangi bir itiraz ya da üst yargı merciine başvuru imkânı bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, uyuşmazlık bedelinin 5.000 TL veya daha fazla olması halinde, kararın taraflara tebliğinden itibaren en geç 10 gün içerisinde Komisyona itiraz başvurusunda bulunulması mümkündür. Süresinde ve doğru şekilde yapılan bu itirazlar, hakem kararının kesinleşmesini durdurur ve icra sürecini askıya alır.
Komisyona yapılan itiraz başvuruları en fazla iki ay içinde değerlendirilerek sonuçlandırılır. Uyuşmazlık miktarının 40.000 TL’ye kadar olması durumunda, bu itiraz üzerine verilen kararlar kesindir ve temyiz edilemez. Ancak 40.000 TL’yi aşan uyuşmazlıklarda taraflar, itiraz kararına karşı yargı yoluna başvurma hakkına sahiptir. Belirtilen tutarın altındaki ihtilaflar için ise itiraz üzerine verilen kararlar da nihai nitelik taşır.
Hasar Tazminatı
Trafik kazası sonucunda zarar gören araçların hasarlarının onarımı ve bu onarım süreciyle ilgili diğer tüm maddi kayıpların karşılanması, “hasar tazminatı” başlığı altında değerlendirilir. Kusurlu aracın sürücüsü ve sahibi, Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 49 ve devamı uyarınca doğan bu zararı tazminle yükümlüdür. Kusurlu sürücü adına düzenlenmiş zorunlu mali sorumluluk sigortası (trafik sigortası) ise bu zararları, poliçe teminat limitleri dahilinde karşılar.
KTK. m. 85/1 uyarınca bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, işleten sayılan kişi (veya kişiler) bu zarardan sorumlu olacaktır.
Sigorta şirketleri, ayni tazmin yoluna başvurarak hasarın giderilmesini üstlendikleri hallerde, özellikle anlaşmalı servisler aracılığıyla yapılan onarımlarda, sürecin yasal çerçevede ve teknik yeterlilikle yürütülmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük yalnızca yönlendirme yapmakla sınırlı olmayıp, onarımın kalitesi ve uygunluğu üzerinde aktif bir denetim sorumluluğunu da kapsar.
Araçta yapılan işlemler, sigortalının veya zarar görenin mülkiyet hakkını ya da hukuken korunmuş menfaatlerini zedeleyecek şekilde gerçekleştirilmişse —örneğin, değiştirilmesi gereken parçaların yalnızca yüzeysel olarak onarılması, orijinal ya da eşdeğer parça kullanılması gerekirken kalitesiz alternatiflerin tercih edilmesi, işçilikte ciddi kusurlar bulunması ya da boya işlemlerinde araç üzerindeki renk bütünlüğünün bozulması gibi— ortaya çıkan zarar sigorta şirketinin sorumluluğundadır.
Servis ile imzalanan sözleşmeler, şirketin hukuki yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Zira sigorta şirketi, sadece mali değil aynı zamanda sözleşmesel sadakat ve özen borcu kapsamında, yönlendirdiği hizmetin eksiksiz ve özenle sunulmasını güvence altına almak zorundadır. Aksi halde, eksik veya kusurlu onarım nedeniyle doğacak zararlar bakımından bizzat sorumlu tutulur.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı B.2 nci maddesinin dördüncü fıkrasında;
“Hasar halinde, hasar gören parça, onarımı mümkün değilse veya eşdeğer parça veya yeniden kullanılabilir parça ile değişimine imkân yok ise orijinali ile değiştirilir. Bu paragraf uygulaması sonucu araçta bir kıymet artışı meydana gelse dahi bu fark tazminat miktarından indirilemez” hükmünü haizdir.
İlgili mevzuat uyarınca, kazaya karışan araçta meydana gelen hasarın giderilmesi sürecinde öncelik, parçaların onarılmasıdır. Ancak, teknik olarak onarımın mümkün olmaması halinde, hasarlı parçanın öncelikle eşdeğer nitelikte bir parça ile değiştirilmesi, eşdeğer parçanın da temin edilememesi durumunda ise orijinal (yeni) parça ile ikamesi esastır. Bu sıraya uyulması, hem sigorta hukukunun temel prensiplerinden biri olan “zararın gerçek anlamda giderilmesi” ilkesinin, hem de sigorta şirketinin dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket etme yükümlülüğünün bir sonucudur.
Buna karşın uygulamada, özellikle zorunlu trafik sigortası kapsamında gerçekleştirilen onarımlarda, onarılması mümkün olmayan parçaların mevzuata aykırı biçimde “eşdeğer” ya da “orijinal” parça yerine daha düşük kaliteye sahip, genellikle “yan sanayi” olarak bilinen parçalarla değiştirildiği sıkça görülmektedir. Bu tür uygulamalar, aracın değerini düşürdüğü gibi, yapılan onarımın hukuka uygunluğu açısından da ciddi sorunlar doğurmaktadır.
Bu tür durumlarda, sigortalı veya zarar gören kişi; aracına uygun parça takılmasını talep edebileceği gibi, kalitesiz veya standarda aykırı parça kullanımından kaynaklanan farkın tazmini amacıyla hasar farkı bedelinin ödenmesini de sigorta şirketinden isteyebilir. Mahkemelerce de kabul edildiği üzere, zarar gerçek anlamda giderilmediği sürece tazminat borcu ifa edilmiş sayılmaz.
Araçtan Yoksun Kalma Tazminatı (İkame Araç Tazminatı)
Trafik kazaları sonrasında araçların kullanılamaz hâle gelmesi durumunda, zarar gören kişinin mağduriyetini azaltmak amacıyla geçici süreyle başka bir araçtan yararlanma ihtiyacı doğar. Bu geçici kullanım zararı, hukuk literatüründe ve uygulamada "ikame araç tazminatı" veya “araçtan yoksun kalma tazminatı” olarak adlandırılır. Bu tazminat türü, zarar görenin, kazaya karışan aracından yoksun kaldığı süre boyunca ya araç kiralayarak yaptığı harcamaları ya da aracın sağlayacağı kullanım menfaatinin yokluğundan doğan zararı telafi etmeyi amaçlar.
Her ne kadar uygulamada araçtan yoksun kalma tazminatı talep edebilmek için araç kiralandığına dair fatura, makbuz ve sair evraklar sunulması gerektiği yönünde görüşler bulunsa da Yargıtay’ın bu husustaki görüşü ikame araç tazminatı talep edebilmek için herhangi bir araç kiralamanın zorunlu olmadığı yönündedir. Öyle ki Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/26777 Esas Sayılı, 2022/11236 Karar Sayılı ve 29.09.2022 tarihli kararında;
“Kural olarak haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil sebebiyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50'nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı tarafından araç kiraladığına dair belge veya ödeme belgeleri sunulmasa da hakim zararı belirleyebilir. Bu durumda mahkemece, davacı aracında oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi, ihtiyaçları için aracı kullanamamaktan doğan ve bu süre içinde davacının (ikame araç) ödemesi gereken bedelin ne olacağı konularında alınan bilirkişi raporuna göre davacının araç mahrumiyet bedeli talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacının bu talebini objektif kriter ve delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İlgili Alacak Kalemleri Açısından Zamanaşımı Değerlendirmesi
Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen genel hükümlere göre, bir zararın tazmini için başvuru hakkı belirli sürelerle sınırlandırılmıştır. Bu çerçevede, zararın ortaya çıkmasından sonra, zarar gören kişi hem zararın kendisini hem de bu zarardan sorumlu olan kişiyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde tazminat talebinde bulunmalıdır. Bunun yanı sıra, her durumda, zarara yol açan fiilin gerçekleştiği tarihten başlayarak en geç 10 yıl içerisinde talepte bulunulmazsa, tazminat hakkı zamanaşımına uğrar.
Araç değer kaybı, hasar tazminatı ve ikame araç tazminatı başvuruları açısından bu kurallar uygulandığında, kişi ilgili zararları ve bu zararlardan sorumlu sigorta şirketini ya da kişiyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içerisinde talepte bulunmakla yükümlüdür. Ancak kaza tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi hâlinde, öğrenme daha sonra gerçekleşmiş olsa bile başvuru hakkı sona erer. Dolayısıyla hak kaybı yaşanmaması adına, bu sürelerin dikkatle takip edilmesi büyük önem taşır.
Yukarıda belirtilen bilgiler, genel geçer yasal düzenlemelere ve uygulamalara dayanmaktadır. Ancak, her bireyin durumu farklı olabileceğinden, taşınır ve taşınmaz mal alımı gibi karmaşık hukuki süreçlerde kişisel durumunuzu ve özel koşullarınızı göz önünde bulundurmak önemlidir. Bu nedenle, sözleşmelerinizle ilgili herhangi bir sorunla karşılaştığınızda mutlaka uzman bir avukattan destek almanız gerekmektedir. Çelik Avcı Gülçek Hukuk Bürosu, borçlar hukuku alanında profesyonel danışmanlık hizmeti sunarak, sizin en uygun çözümü bulmanıza yardımcı olacaktır.
Yasal Uyarı (Disclaimer)
Bu içerik, Çelik Avcı Gülçek Hukuk Bürosu tarafından bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup, genel hukuki değerlendirmeler içermektedir. Burada yer alan açıklamalar, somut olaylara uygulanmadan önce mutlaka bir hukukçu tarafından değerlendirilmelidir ve hiçbir şekilde hukuki danışmanlık teşkil etmez.
İçeriğin hazırlanmasında, doğruluğu titizlikle denetlenmiş kaynaklardan ve yapay zekâ destekli içerik üretim araçlarından faydalanılmıştır. Bu kapsamda kullanılan teknolojik destek, yalnızca yardımcı niteliktedir; nihai içerik, hukuk büromuzun denetim ve onayıyla yayımlanmıştır.
Çelik Avcı Gülçek Hukuk Bürosu, bu içeriğin kullanılmasından doğabilecek doğrudan ya da dolaylı herhangi bir zarardan sorumluluk kabul etmez.

SSS
Araç değer kaybı nedir? Araç değer kaybı nasıl hesaplanır? Araç değer kaybı başvurusu nasıl yapılır? Değer kaybı tazminatını kimden talep edebilirim? Kasko, araç değer kaybını karşılar mı? Sigorta şirketi değer kaybı ödemek zorunda mı? Değer kaybı tazminatında zamanaşımı süresi nedir? Trafik kazasında aracımın masrafını kim karşılar? Hasar tazminatı ne demektir? Zorunlu trafik sigortası hangi hasarları karşılar? Yan sanayi parça takıldı, hakkımı nasıl ararım? Sigorta şirketi kusurlu onarım yaptı, ne yapabilirim? Sigorta hasarı karşılamazsa ne yapmalıyım? Kaza sonrası araç kiralama bedelini kim öder? Araçtan yoksun kalma tazminatı nedir? Fatura olmadan araç mahrumiyeti tazminatı alınır mı? Araçsız kaldığım günlerin zararını kimden alabilirim? İkame araç tazminatı için dava açmak gerekir mi? Trafik kazasında tazminat davası açma süresi nedir? Araç değer kaybı için kaç yıl içinde başvuru yapılmalı? Sigorta tahkim başvurusunun süresi ne kadar? Kaza tarihinden sonra ne kadar sürede dava açabilirim? Trafik kazasında ne zaman avukat tutmalıyım? Sigorta tahkim mi dava mı daha avantajlı? Kazada kusurlu değilsem yine de ödeme alabilir miyim? Araç değer kaybı için ekspertiz raporu şart mı?




Yorumlar